Frankenstein or the Modern Prometheus, yazildigi ondokuzuncu yüzyilin basindan bu güne kadar her dönemde insanlari derinden etkilemistir. Yazildigi döneme oldukça uygun olan kitap, birçok çagdasinin aksine gizemini günümüze kadar korumustur. Edebiyatla ugrasanlarin disindakilerin de bu kitaptan etkilenmis olmalarinin nedeni kitabin insanlarin gizli bazi korkularini ve sartlanmalarini kurcalamasi ve bunu yaparken de onlarin karsisina modern yasamin ve bilimsel gelismenin bir yansimasini koymasidir. Edebiyatta bilimsel gelismenin normalde mümkün olmayan olaylari mümkün kilmasi, bilimkurgu türünün özü sayildigi için Frankenstein birçoklari tarafindan ilk bilimkurgu romani sayilir. Edebiyatta ve söylencelerde ölümden sonra dirilen, diriltilen veya baska malzemelerden yaratilan insanlarla ilgili çok sayida örnek vardir. Ancak bunlarin tümünde, bu anormal olaylarin nasil olup da gerçeklestigi sorusu her zaman dogaüstü güçlerle, seytan ve tanriyla cevaplanmistir. Insanlar ancak dolayli yollardan bunlari gerçeklestirebilirler. Örnegin Prag'li haham Rabbi Löw, bir golem (robot-yapay insan) yapar ve onu alnina tanrinin kutsal adinin yazili oldugu bir kagit yapistirarak canlandirir. Yapay insan yaratmaya çalisan diger karakterler de bu isi ancak seytanin yardimiyla basarirlar. Seytanin yardimiyla yaratilan insan da her zaman kötüdür. Bu tür hikayeler, ortaçagda insanlari korkutmak için yeterliydi, ancak, aydinlanma çagi ile birlikte ortaya çikan modern felsefeler, rasyonalite ve pozitivizm dünyayi degistirdi. Ondokuzuncu yüzyilin baslarinda bilimsel gelismeler daha önce görülmemis bir biçimde günlük hayati etkilemeye baslamisti. 1771 yilinda Italyan anatomist Luigi Galvani, gövdeden ayrilmis bir kurbaga bacaginin elektrik verildiginde siddetle kasildigini buldu. Bu türden deneylerin sürmesiyle insanlar elektrigin hayatla mistik bir baglantisi oldugu kanisina kapildilar.(1) Bu nedenle, bilim dünyasinda neler olup bittiginden haberdar olan Mary Wollstonecraft Shelley'in de romaninda ölülere hayat verirken elektrigi (bilimi) kullanmasi sasirtici degildir. Peki ama bilimin özelligi nedir? Bilim tarafindan olusturulmus bir canavarla mistik güçler tarafindan olusturulmus bir canavarin ne farki olabilir? Bu sorularin cevaplari, bilimin bir araç olmasinda gizlidir: bilim tarafindan olusturulmus bir canavar denirken, bilimi kullanan insanlar tarafindan olusturulmus bir canavar kastedilmektedir. Bilim yardimiyla insan aracilari ise karistirmadan amaçlarina ulasabilir. Insan, bilimi kullanarak tanrinin iradesinin karsisina kendisininkini koyabilir. Zaten bilim de dogaüstünü ve dini dislayan bir dogaya sahip oldugu için, bu göreve uygun bir araçtir. Burada tanriya yönelik bir saldiri gizlidir: eger insan kendi düsüncesinin ve emeginin ürünü olan bir araçla seytani nötrlestirebiliyorsa, onu iyi versiyonu olan tanriyi niye nötrlestiremesin? Bilimin bir araç oldugunu daha önce söylemistim. Peki bu araci kullanacak olan kimdir? Nasil bir insan bu yetkin araci tanrinin iradesine karsi yikici bir silah olarak kullanmaya kalkisabilir? Yaratma iradesini tanrinin tekelinden kurtarip insanliga getirmeye çalisan modern Prometheus, ancak bir çilgin veya cahil biri olabilir çünkü tüm dinlerin mitolojileri, tanriya karsi geldigi için mahvolan insanlarla doludur. Saglikli ve uygar kisiler süphesiz böyle bir seye kalkismazlar. Diger taraftan cahil birinin, uygarliga yabanci bir barbarin da bilimle ugrasmasi pek mümkün olmadigindan, aranan karakter, "çilgin bilimadami"dir. Victor Frankenstein, yirminci yüzyilin ilk yarisinda bilimkurgu ve korku sinemalarinin en önemli ögesi olan "çilgin bilimadami" tipinin prototipidir. Gerçi o henüz ardillari gibi dünyayi ele geçirme hayalleri kurmaz, fakat yalnizca bilgisini ilerletmek için tüm insanligi tehlikeye atacak deneyler yapabilir. Frankenstein, "Babam egitimim sirasinda, dogaüstü korkularin zihnimi etkilememesi için gereken önlemleri almisti" der. (2) Toplumdan soyutlanmis, aristokrasiye ait bir evde, dogaüstü'den arindirilmis bir egitim alan genç Frankenstein, kimya ve anatomi konularinda olaganüstü yeteneklidir. Birgün mezarlikta, (ona göre mezarlik yalnizca cesetlerin atildigi bir yerdir) insanlarin ölünce tüm güçlerini ve güzelliklerini yitirdiklerini, o mükemmel gövdelerin solucanlara yem oldugunu düsünür. (2) Bu düsünce açikça Hiristiyan (ve Yahudi ve Müslüman) mitosu ile çelismektedir. Tek tanrili dinlere göre, ölümle birlikte ruh, maddi evrenin ve gövdenin zincirlerinden kurtulur ve sonsuz hayati yasamaya baslar. Frankenstein, daha da ileri giderek ölümü engellemeyi düsünür. Ölümün engellenmesi herhalde ruha karsi islenebilecek en büyük suçtur: ruh, hapis hayatini sonsuza kadar sürdürmek zorundadir, tanriya da asla kavusamayacaktir. Frankenstein, artik harekete geçmeye hazirdir. Birkaç cesetten aldigi parçalari birlestirip yeni bir canli yaratacaktir.Yillar süren çalismalari sirasinda, Frankenstein çok degisir, kendini isine öylesine kaptirir ki, gözü hiçbirseyi görmez. Kendi de bu durumun farkindadir ve olan biten hiç hosuna gitmez, ama yüce amaci için çalismaya devam eder. (Bu dönemde, Frankenstein'in ruhunu seytanin ele geçirdigi ve yaratigi aslinda seytanin yaptigi öne sürülebilir, ancak Mary Shelley gerçegin bu oldugunu gösterecek bir isaret vermez.) Frankenstein yüce amacini böyle açiklar: "Yeni bir tür beni yaraticisi ve kaynagi olarak kutsayacak; birçok mutlu ve mükemmel doga, varligini bana borçlu olacak."(2) Burada tanriya saldiri doruk noktasina ulasir çünkü eger bir insan yaratmak tanriyla esit olmaksa, tanrinin insanindan daha iyi bir insan yaratmak tanridan üstün olmaktir; Frankenstein, yalnizca kendini tanriya es kosmuyor, O'nun yaptigindan daha iyisini yapmaya çalisiyor. Yazinin burasinda daha öncede degindigim iki kavrama yeniden dönmek istiyorum: elektrigin simgesel anlami ve ruh-beden iliskisi. Onbes yas civarinda, Frankenstein'in basindan kendisini çok etkileyen bir olay geçer: korkunç bir firtinada evlerinin bahçesindeki yasli bir çinar agacina yildirim düser ve agaç paramparça olur.(3) Yildirim, yani elektrik burada tanrinin yikici gücüdür. Bati dünyasinda bu görüs oldukça yaygindir; Zeus, kizinca asagiya yildirimlar yagdirir. Frankenstein ise bu yikici gücü kullanarak, hayati yaratmaktadir. Burada tanrinin yikiciligina karsi Frankenstein'in yaraticiligi gibi ahlaki bir karsilastirma olabilecegi gibi, atesin tanrilardan çalinmasi anlaminda yaratma yeteneginin elektrik formunda tanridan çalinmasi da (Frankenstein modern prometheus oldugu için) anlatiliyor olabilir. Ruh problemine gelince, bir insanin tüm psisik faaliyetlerinin ruhunun bir ürünü oldugunu düsünürsek, Frankenstein'in cesetleri birlestirerek yarattigi insanin ruhunun olup olmayacagi, olursa nasil olacagi sorulabilir. Mary Shelley'in bu soruya yaniti açik degildir, yaratik normal (hatta sevgi dolu) bir insan gibi davranir fakat (büyük acilar çektigi için belki) Frankenstein'a karsi oldukça acimasizdir. Tanrinin Frankenstein'i cezalandirmak için canavara bir ruh gönderdigi ya da yeni bir gövdeyle birlikte yeni bir ruhun da yaratildigi öne sürülebilir. Frankenstein sonunda yaratigini canlandirir fakat sonuç tam bir hayal kirikligidir. Güzel bir bütün olusturmasi için seçilmis mükemmel parçalar korkunç bir kolaj olustururlar.(4) Yaratik çok çevik, çok güçlü ve çok zekidir ancak insanötesi çirkindir. Onu gören insanlar ya hemen oradan uzaklasmaya ya da onu öldürmeye kalkarlar. Tanrinin insanlarinin arasinda yalniz kalan yaratik, önca onlara yaklasmaya çalisirsa da bunun bir hata oldugunu kisa zamanda anlar; insanlar onu asla kabul etmeyeceklerdir. Yaratik böylece Frankenstein'dan nefret etmeye baslar ve ona aci çektirmek için ailesini ve arkadaslarini birer birer öldürür. Birara yaratik, Frankenstein'i kendisine bir es yapmasi için ikna ederse de, vicdan azabi duyan Frankenstein bu istegi yerine getirmekten son anda vazgeçer. Hem Frankenstein hem de yaratik aslinda iyi varliklarken, çok büyük kötülüklere yol açarlar. Ikisi arasindaki paralellikler oldukça belirgindir. Yaratik Frankenstein'i öldürmekten kaçinir, o öldügü zaman da intahar eder. Bunlardan yola çikilarak, yaratigin ruhunun aslinda yaraticisinin ruhunun bir yansimasi oldugu, Frankenstein'in da kendi hareketlerinin somutlasmis hali tarafindan mahvedildigi söylenebilir. Günümüz Ingilizcesinde, kendi yaptiklari sonucunda mahvolan kisiye Frankenstein, yaptiklarina da Frankenstein canavari denir.(1) Yakin zamanlarda Frankenstein motifi, bati toplumunun bilimsel gelismeden dolayi duydugu korku ve hosnutsuzlugun sonucu olarak defalarca kullanilmistir. Mary Shelley'den ve hatta öncesinden bu yana tüm bu öyküler temelde bati toplumunun bilinçaltinda yer etmis olan "insanin bazi konulari kurcalamasi tehlikeli ve yasaktir" önermesine dayanir, batili olmayanlar için Frankenstein motifi o kadar da korkutucu degildir. Örnegin Amerikan bilimkurgusunda çilgin bir bilimadaminin deneyleri sonucunda ortaya çikan süper-robotlar insanlari yeryüzünden silerlerken, (Sovyet toplumunda yukaridaki önerme geçerli olmadigi için) Sovyet bilimkurgusunda yaraticisina karsi ayaklanan robotlarin yerine daha ileri model hatasiz robotlar üretilir.

(1) Asimov, Isaac, Asimov on Science Fiction, The First Science Fiction Novel
(2) Shelley, Mary, Frankenstein or the Modern Prometheus, Chapter 4
(3) Shelley, Mary, Frankenstein or the Modern Prometheus, Chapter 2
(4) Shelley, Mary, Frankenstein or the Modern Prometheus, Chapter 5

previous: Nevsehir next: Siberpunk ve Teatral Oyunlar
This entire document and all contents is Copyright © 2001, by Gizem Forta.